2015’in Eylül ayında İsveç Konsolosluğu’ndan aldığım Schengen vizemin 3 aylık süresi dolmadan Schengen Ülkeleri’nden birini daha gezmeyi düşünüyordum. THY’nin sitesinde Leipzig için kampanyalı bilet fiyatını görünce fırsatı kaçırmayıp biletleri aldık ve Aralık ayına haftasonu için 2 günlük bir gezi planlayıp ufak bir Almanya gezisi yaptık. Leipzig’e THY’nin Atatürk Havalimanı’ndan her gün direk seferleri var bunun dışındaki diğer alternatiflere baktığımızda da aktarmalı ve daha pahalı oluyor açıkçası. Gezimiz dahilinde Leipzig ve Berlin içinde vaktimiz yettiğince yerleri gezmek, bilhasssa Noel öncesi Kasım ayı sonlarında kurulmaya başlanan ve hristiyanların eski bir geleneği olan Noel Pazarları içinde gezip o atmosferi tatmak üzere cumartesi sabahı erkenden Leipzig’e doğru uçtuk.

Başka Ülke’nin Schengen Vizesi ile Almanya’ya Giriş

Seyahat öncesinde vize ile ilgili yaptığım araştırmalarda başka ülkeden almış olduğunuz Schengen Vize’niz olsa dahi Almanya’ya girerken problem olabileceğini okumuştum. Almanya, özellikle kendisinden alınan vize ile ülkeye giriş yapılmasını istiyor şeklinde bilgiler vardı. Benim de 2 ay öncesinden İsveç’ten alma Schengen Vizem vardı ve hayırlısı bakalım ne çıkacak karşıma diyerek yola çıktım. Leipzig Havalimanı’na vardıktan sonra uçaktan çıkarken görevli iki polis memuru kabin çıkışında bekleyerek inen yolcuların pasaportlarını kontrol ediyordu tabi bu asıl pasaport kontrolu değil. Daha önce böyle bir kontrol ile karşılaşmamıştım bir ön kontroldu sanırım. Eşimin pasaportuna baktıktan sonra benimkine baktı ve ‘Turkey’ diyerek sayfaları karıştırıp vizeyi aradı, ben Isveç’ten aldığım vizemi gösterdim. Vizenin olduğu sayfadaki damgaya bakıp nereye giriş yaptın diye sordu, Arlanda`dan Isveç’e giriş yapmıştım dedikten sonra pasaportu biraz daha inceleyip geri verip gönderdi bizi. Daha uçaktan çıkarken böyle bir muamele ile karşılaşmak moral bozuyor tabi. Dahası, pasaport kuyruğunda beklerken aynı polis memuru benim yakınıma gelip beklemeye başladı. Önümde 1 kişi kalınca da vize memuruna gidip birşeyler söyleyip beklemeye devam etti. Ben içten içe gerildim tabi ama yüzüme de gayet rahatım havası vermeye çalışıyorum, eşimle sürekli konuşur haldeyim diğer taraftan da bu Kamil’i kesiyorum. 🙂 Neyse sıra bana geldi ve eşimle beraber pasaportlarımızı verdik önce eşiminkine bakıp damgaladıktan sonra benimkine bakıp, nereye gideceğimi, nerede kalacağımı falan sordu. Ben her seyahat öncesinde olduğu gibi çıktı olarak dosyaladığım kalacağımız otelin voucherını, uçak biletini, Berlin’e tren biletini vs vize memuruna verdim hepsine baktıktan sonra ne kadar paran var diye sordu kredi kartımı kullanacağımı biraz da nakitim olduğunu söyledim, kredi kartımı istedi. Ardından da kartla beraber dosyalarımı geri verip giriş damgasını bastıktan sonra teşekkür etti biz de Almanya’ya Leipzig’den giriş yapmış olduk. Tüm bu işlemler boyunca o polis memuru da beklemekteydi. Yani şahsi tecrübem evet özel bir ilgi ile karşılaştım fakat ekstra bir zorlama ya da problem çıkarma gibi bir durum olmadı. Sordukları sorulara gerekli cevapları doğru verirseniz problem olmuyor sanırım. Tabi bu biraz zamanın politik koşullarına da bağlı.

Leipzig’den Berlin’e Geçiş

Leipzig’e giriş yaptıktan sonra Leipzig Hauptbahnhof (Leipzig Ana Tren Istasyonu)’a geçip ilk günkü gezi durağımız Berlin’e gitmek için bineceğimiz tren saati gelene kadar zaman harcadık. İkinci gün tekrar Leipzig’e döneceğimiz için bu tren istasyonu ile ilgili yazı ve resimleri sonra paylaşacağım. Tren saati gelince yerimizi aldıktan sonra, trene binmeden önce aldığımız pizza dilimlerini camın diğer tarafından akıp giden manzaraya karşı yiyerek öğle yemeğini yemiş olduk. 1 saat 10 dakikalık yolculuğun ardından başkent Berlin’e adım attık.

Leipzig Tren Istasyonu
Leipzig Tren İstasyonu’ndan ayrilirken

Trenden indikten sonra otobüse binip Wittenbergplatz’de de otobüsten inip Tauentzienstraße caddesi boyunca yol kenarındaki eşya satan satıcıların arasında Türkçe konuşanların da diyaloglarına misafir olarak yürümeye başladık. Cadde boyunca ilerlerken KaDeWe (Kaufhaus des Westens) alışveriş merkezini gördük fakat hemen içeri girmedik çünkü biraz ileride Japon giyim markası Uniqlo’nun mağazası vardı ve ilk hedef orasıydı 🙂 Uniqlo’nun ürünleri hem çok kaliteli hem de kalitesine göre uygun fiyatlı oluyor, eğer bir yerlerde mağazasına rastlarsanız içeri bir girip incelemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Bir ara Türkiye’de mağaza açacakları haberi çıkmıştı fakat halazır Turkiye’de mağazaları yok. Uniqlo’da işimiz bittikten sonra geri dönüp KaDeWe’nin içine girdik. Bu bina da 1907 yılında Adolf Hitler’in adaşı olan Adolf Jandorf isimli bir Yahudi girişimci tarafından açılmış. Daha sonradan bir başka Yahudi olan Hermann Tietz tarafından satın alınmış, fakat Hitler’in güç kazanmasıyla ticaret hayatları olumsuz etkilenmiş hatta binaya 2 kat daha çıkma hayallerini Naziler yüzünden gerçekleştirememişler. Üstüne İkinci Dünya Savaşı’ndaki müttefiklerin bombardımanlarından burası da nasibini alarak harabe olmuş nitekim savaş sonrası 1956’da tekrar inşası bitip hizmete başlamış.

KaDeWe alisveris merkezi
Kadewe alisveris merkezi binasi
gluwhein - noel pazarlari
Gluwhein

KaDeWe’nin içerisinde biraz dolaştıktan sonra tekrar aynı cadde üzerinden yürüyerek Europa-Center binasının yanında kurulmuş olan Noel Pazarı’nın (Christmast Market) içine girdik. İçeride el yapımı eşyalar, süslemeler satan dükkanlar, hamburgerciler, şarküteriler, çikolata dükkanları, sıcak şarap (glühwein) ve bira satan publar var. Bunlardan birinde oturup Almanlar’ın meşhur glüwheinin tadına baktık açıkçası soğuk havada iyi geldi ama tad olarak bana çok hoş gelmedi. İnsanların kimi ayakta kimi oturarak ellerinde içkileri eşliğinde muhabbet ederek güzel bir tablo oluşturuyorlar. Insanların bir arada eğlenmelerinin hoş vakit geçirmelerinin yüzlerindeki yansımasını fark etmek bazen hiç birşey yapmasanız da sizi de mutlu ediyor.

Berlin - noel pazarlari
Europa Center yaninda kurulan Noel Pazarinin girisi
Berlin - noel pazarlari
Noel Pazarinin ici

Pazardan çıkıp biraz daha yürüyünce Yıkık Kilise olarak bilinen Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi’nin önüne çıktık. Maliyeti halk tarafından karşılanan kilise 1895 yılında tamamlanıp açılmış. Dışarıdan baktığımızda kiliseyi oldukça tahrip olmuş olarak görüyoruz. Sebebi’de, evet İkinci Dünya Savaşı. Bombardımanlarda kilise bir kısmı yıkılmış olmasına rağmen ayakta kalmış ve o hali ile savaşa karşı bir anıt olarak bırakılmış. Bu nedenle yıkık kilise olarak da biliniyor tabi sonradan yanına bir de yeni kilise yapılmış.

Berlin'deki Yikik Kilise
Yikik Kilise
Yikik Kilise'nin tavani
Kilise’nin tavan mozaikleri

 

 

 

 

 

Kiliseden çıktıktan sonra artık hava iyice karanlık olmaya başlamıştı ve noel ışıklarının güzelliği ortaya çıktıkça görsel bir ışık ziyafetinin içinde yürüdüğümüzün farkına variyorduk. Artık, Brandenburg Kapısı’na (Brandenburg Gate) doğru gitmek için metroya kadar yürüyoruz.

Tauentzienstrabe Caddesi boyunca Noel isiklari
Tauentzienstrabe Caddesi boyunca Noel isiklari
Tauentzienstrabe Caddesi boyunca noel suslemeleri
Tauentzienstrabe Caddesi

Metrodan çıktıktan sonra kendimizi ihtişamlı Brandenburg Kapısı’nın önünde buluyoruz. Bu geçidin yapımına da Prusya Krallığı zamanında 1788’de başlanmış ve 1791’de tamamlanmış hatta yapımında Atina’daki Akropolis’in girişinde de bulunan bir diğer geçit Propylaion’dan esinlenilmiş. Brandenburg Gate’in tam tepesinde Quadriga denen; yan yana 4 atın koşarak çektiği Roma askeri heykeli var. Ayrıca Kapı’nın hemen önüne de ortasında aydınlatılmış Davut Yıldızı bulunan eski Yahudi sembollerinden Yedi Kollu Şamdan (Menora) dikili. Hem de Avrupa’nın en büyük Yedi Kollu Şamdan’ı. Bir zamanlar soykırıma maruz kaldıkları yerde şimdi en önemli sembollerinden birini dikmiş Yahudiler ve dini bayramlarında aydınlatıyorlar bu şamdanın ampullerini. 

Brandenburg Kapisi ve Menora
Brandenburg Kapisi ve Menora

Brandenburg Kapısı’nın önünden ayrılarak Kızıl Belediye Binası (Rotes Rathaus), Neptün Çeşmesi (Neptunbrunnen), Berlin Katedrali (Berliner Dom) ve Tv Kulesi’nin bulunduğu Alexanderplatz Meydanı’na gidip burada kurulan Berlin’in en güzel Noel Pazarları’ndan ‘Berliner Weihnachtszeit’ ’na giriyoruz. Burası bir önceki pazardan daha geniş ve daha kalabalık bir pazardı yeri de tam olarak Rotes Rathaus’un önünde, büyük dönme dolabın hemen yanındaydı. İçinde yine eski tip dükkanlar, hamburgerciler, hotdogcılar, ‘glühwein’ ve bira satılan publar, hediyelik eşyacılar, minik bir lunapark, içinde çocukların binebileceği midilliler olan küçük bir çiftlik vs envai çeşit dükkanlar bulunmaktaydı. Hatta pazarın içinde ortasına Neptün Çeşmesi’ni alan bir de buz pateni pisti bulunmaktaydı. İnsanlar burada, çalan klasik müzikler eşliğinde Neptün Çeşmesi’ni bir nevi kayarak tavaf ediyorlardı 🙂 Ortam havanın soğukluğuna rağmen sıcacıktı eğer bu zamanda Berlin’e gelirseniz bu Noel Pazarı’nı kesinlikle görmenizi tavsiye ederim, çok keyifli vakit geçireceğinize şüphe yok. Berlin’deki Noel Pazarları ile ilgili bu İngilizce sayfadan da bilgi alabilirsiniz. 

Son olarak Berlin’de dolaşırken çektiğim videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz, ayrıca Almanya gezimin ikinci bölümü olan Leipzig yazımı da buradan okuyabilirsiniz. 

CEVAP VER

Lütfen yorumu yazın!
İsminizi yazın