Berlin’de günü birlik de olsa oldukça güzel bir gün geçirdikten sonra ikinci gün için tekrar Leipzig şehrine döndük. Bu arada Berlin’de bu resimdeki geminin odalarından birinde kaldık bu tarz gemi otellerin odaları nitekim küçük olsa da hem konum olarak merkeze çok yakın olması hem de fiyat olarak uygun olması açısından mantıklı bir seçenek oluyor. Aynı zamanda farklı bir deneyim sunuyor. Gemi Spree Nehri üzerinde konumlanmış; gece otel olarak hizmet verirken, gündüz öğlen saatlerinde Spree Nehri üzerinde açılıp müşterilerine nehir üzerinde öğle yemeği deneyimi sağlıyor. Gemiden ayrıldıktan sonra sabah erkenden Berlin Tren İstasyonu’na gidip hızlı tren ile Leipzig şehrine hareket ettik.
LEİPZİG ŞEHRİ HAKKINDA
560.000 civarı nüfusa sahip Leipzig, Almanya’nın Saksonya Eyaleti’ne bağlı en büyük 2 şehirden biri. Tarihi belgelerde adı ilk kez 1100’lü yılların başında geçen Leipzig’de düzenlenen Leipzig Ticaret Fuarı da dünyanın en eski ticaret fuarı unvanını taşımaktaymış. Ayrıyeten John Sebastian Bach’ın doğduğu, Goethe’nin hukuk okuduğu, Napolyo’nun Avrupa birliklerine karşı yenildiği, Birinci Dünya Savaşı sonunda savaş suçlularının yargılandığı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefikler tarafından Dresden kadar olmasa da ağır bombardımana maruz bırakılıp (o zamanlar askeri üretim amaçlı kullanılan Fuar Binası da dahil) tahrip edilmiş bir şehir Leipzig. Başkent Berlin ile arasında 160 km; yaklaşık 70 dakikalık bir tren yolculuğu kadar mesafe bulunmakta. Ayrıca buradan birçok Avrupa ülkesine de direk veya aktarmalı seferler bulunmakta. Tren biletleri için de buradan Alman Demiryolları’nın online bilet satış sitesini inceleyebilirsiniz. Şehir içinde ulaşım için 1 ve 3 günlük olarak satılan Leipzig Card’dan alarak tren, tramvay ve metrolarda sınırsız kullanabilirsiniz. Buradan detaylarına bakabilirsiniz.
Leipzig Tren İstasyonu
Leipzig Tren İstasyonu’na varınca görüyorsunuz ki burası tren istasyonundan ziyade büyük bir alışveriş merkezi gibi. Bina 1915’de inşa edilmiş ve o günden beri Avrupa’daki en büyük tren istasyonu unvanına sahipmiş. İçinde çok sayıda giyimden mücevhere kadar mağazalar, restoranlar, cafeler, marketler vs bulunmakta. Beklerken canınızın sıkılmayacağı oldukça büyük bir yer yani. Tabi bir de Noel öncesi olduğu için her taraf cıvıl cıvıl, güzelce ışıklandırılıp süslendirilmişti ve Christmas’a özgü eşyalar satılan ufak açık pazarlar da bulunmaktaydı.
Aziz Nikolas Kilisesi
Tren İstasyonu’ndan çıktıktan sonra Leipzig Sokakları’nda dolaşarak St. Nicholas Kilisesi’ne giriyoruz. Kilise’nin tarihi oldukça eski; 1165 yılında Romanesk tarzda yapımına başlanmış. 16.yüzyılın başlarında Gotik tarzda genişletilip 1730’da da Barok tarzdaki büyük kule eklenmiş. Ayrıca Sebastian Bach da bu kilisede koro şefliği yapmış.
Aziz Nicholas Kilise’sinden sonra hemen yakınındaki Markt Meydanı’na gidiyoruz. EskiBelediye Binası (Altes Rathaus)’nın önündeki bu bina 1556 yılında inşa edilmiş bir diğer not da, John Sebastian Bach’ın koro şefliği ve müzik direktörlüğü sözleşmeleri bu belediye binasında imzalanmış. Binanın önündeki alanda ise her sene Noel öncesi Noel Pazarı kuruluyormuş ta 1458’den beri.
Leipzig Hayvanat Bahçesi
Burada biraz zaman harcadıktan sonra Leipzig’in geniş sokak ve caddelerinden yürüyerek Leipzig Hayvanat Bahçesi (Leipzig Zoological Garden)’ne gidiyoruz. İçerisinde 850 civarında hayvanı barındıran büyük bir hayvanat bahçesi ve 1878’den beri açıkmış.
Hayvanat bahçesinin içerisinde gezerken aşağıdaki resimde gördüğünüz solucan tarzı canlılar çok ilgimi çekmişti sebebi bu şekilde toprağa gömülü olarak yaşamaları. Herhangi bir yere hareket edemeden olduğun yerde çakılı vaziyette nasıl ömür geçiriyorlar gerçekten şaşırtıcı.
Küçükken hatırlarım halk ekmeği almaya gönderirdi annem kardeşimle beni, sabahın erken saatlerinde gider beklerdik bazen çok uzun kuyruklar olurdu, bir yerde çakılı beklemekten nefret ederim fakat anne tarafından verilen ekmek alma görevi tapınak şövalyelerine verilmiş görev kadar kutsal olduğu için kardeşimle beraber ekmeği alana kadar beklerdik. Eve dönerken ekmeğin kafasından birer ısırık alana kadar görevin kutsallığı devam ederdi. Bu canlıları görünce de kendimi onların yerine koydum da ayaklarım olduğuna şükrettim. Bu arada bu canlıların isimleri ‘garden eel’ olarak geçiyormuş. Pasifik Okyanusu ve Atlantik Okyanusu’nun belirli bölgelerinde kuma gömülü olarak yaşamaktalarmış. Bu arada hayvanat bahçesinde gördüğümüz filler, maymunlar ve gorillerin hayatlarından memnun olmadıkları hal ve hareketlerinden gayet anlaşılabiliyordu. Koskoca filler daracık alanda volta atarak günlerini geçiriyorlar. Mamyunlar can sıkıntısından kendi aralarında kavga ediyorlardı, bağırıp çağırıyorlardı.
Hayvanat bahçesinden açıkçası bazı hayvanların haline üzülerek ayrıldık özellikle o filler ve goriller. Leipzig’de gezilecek başka yerler de var, biz Leipzig’e çok zaman ayıramadık fakat sizin yolunuz da Leipzig’e düşerse Uluslar Muharebesi Anıtı (Völkerschlachtdenkmal), Bach’ın koro şefliği yaptığı ve içinde mezarının da bulunduğu diğer önemli kilise St. Thomas Kilisesini de ziyaret edebilirsiniz. Almanya’da ilk gün gezdiğimiz Berlin ile ilgili yazıma da buradan bakabilirsiniz.
Selamlar,biz noel pazarlarını gezmek için lyon da olucaz. 12 -15 aralık.
31 aralık da salı gunune denk gelmesi ve carsamba resmi tatil oldugu için bize 28-1 aralık arası bir tatil da cıktı.
31 aralık yurt dısında kasım-aralık ayları kadar noel pazarları olmuyor,renksiz.
Sizce 28-1 ocak arası tatıl içim nereyi önerirsiniz 2 cocukluk bir aile için.
Mesela leıpzing bileti cok uygun tren ile berlin yapışabılır.